Kayıtlar

Mart, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

!

Resim

George Bernard Shaw der ki:

“Yaşlandığımız için oyun oynamayı bırakmayız. Oyun oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız.”

Stefan Zweig der ki:

“Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştirirsin. Hepsi bu.”

Wait and See

İnsanlara iftira atmak kolay arkadaşım, sonuçlarına katlanmak zor olsa gerek. Ne demiş British; let's wait and see; yani Türkçe meali; bekleyelim görelim... ;)

Temelsiz Özgüven

     Öyle insanlar var ki diyorsun ki "şimdi ben bunun karşısına geçsem konuşsam, nefesime yazık. Edilen lafa yazık." Boşverip gidiyorsun. İlber Ortaylı gibi; "cahiller nolcak" edasıyla....  O kadar ki görünce miğden bulanıyor hatta. Yaşam alanında görüntü kirliliği yaratıyor. Zorundalık olmasa aynı ortamda bulunmayacağın insan zaten. Ama ondaki o temelsiz özgüven yok mu; altı bomboş. İşte o insanı sinir ediyor; deli ediyor. Anlatsan anlamayacak, bir "of" çekip önüne bakıyorsun.

-Eyvallah-

     Kardeşim sen istediğin kadar sakla biz görüyoruz senin ne kadar karaktersiz olduğunu. Bazı insanlar edebinden, terbiyesinden susuyor ama karşısındaki karaktersiz ben kazandım sanıyor. Hayır hiç öyle değil. Açıkça dile getirilmese de bir topluluk içinde herkes kimin ne mal olduğunu çok iyi biliyor. Sen san ki susturdum, salak yerine koydum, ben arkasından iş çevirdim ama  o bi’şey yapamadı... Ama o karşındaki insan senin seviyene düşmeyerek, sana rağmen susarak ve karakterli bir duruş sergileyerek asıl o kazandı. Sen havlamaya devam et, ben kemikleri toplamaya; hadi eyvallah.

Maksim Gorki der ki:

“Ne kadar az bilirsen, o kadar iyi uyursun.”

Ahmet Şerif İzgören - Masallarda Bir Peri Çıkar Karşınıza Gerçek Hayatta Öğretmen

“İyi bir öğretmen okumayı sever ve sevdirir.”

H. J. Brown der ki:

“Yenilikleri denemediğiniz müddetçe yeni bir şeyler öğrenemezsiniz.”

İzlemeye Devam Edin

     Geçtiğimiz zamanlarda yaşadığım bir negatif ayrımcılıktan bahsetmek istiyorum. Çalıştığım kurumda arabamı hızlı kullandığım ve müziği yüksek sesle dinlediğim dikkat çekiyormuş ve tehlikeli durumlara sebep olur diye beni uyarmak istemişler. Hatta şikayet edilmişim ben idareye. Hadde bakar mısınız?! Sanırsın trafik polisi! Ortada yaşanan herhangi bir kaza atlatma durumu bile yoktu. Kaldı ki çok dikkatli araba kullanan biriyimdir. Bu negatif ayrımcılıktır hocam dedim, sözümü sakınmadım. Aracını hızlı kullanan erkek hocalarımız da muhakkak ki var onlar da şikayet edilip tehlikeli görülüp uyarılıyorlar mı?... Bu tamamen benim kadın olmamla ilgili bir şey dedim. Sözümü de sakınmadım. Toplum buna alışkın değil diye bütün kadınlar dikkat çekecek kadar yavaş kullanmak zorunda mı aracını? Ben seviyorum belki kadınlarla ilgili kalıpları kırmayı, olmazları oldurup kız öğrencilerime örnek olmayı. Gerçi dün bir kız öğrencim güzel bir ifadeyle beni aydınlattı: hocam her yaptığınız ...

Meyve Veren Ağaç Taşlanır

     Belki yaş aldıkça olan bir şeydir; belki de kişisel gelişiminizi tamamlama çabaları beraberinde getiriyor olabilir bilemiyorum fakat belli bir süre sonra insanların sizinle ilgili ne dediğini ya da ne düşündüğünü eskisi kadar umursamamaya başlıyorsunuz. İyi ve kötü yönlerinizin zaten bilincinde oluyorsunuz, kendinizi bunlarla kabul ediyorsunuz, bu yüzden de birinin sizinle ilgili yalan yanlış bir şey söylediğini öğrendiğinizde sadece gülümseyip devam edebiliyorsunuz. İşinize bakıyorsunuz yani, etkilenmeden veya dikkate almadan hatta bazen o konunun üstüne bile düşünmeden... İsteyen istediğini düşünsün, söylesin; kendi düşüncesi deyip bir çeşit sallamama durumu :D Çok güzel bir duygu bence. Kendini bilen insan önüne bakar, ileri bakar, geleceğe bakar. Başkasının hayatıyla ilgilenmez; kendi hayatını geliştirmeye, güzelleştirmeye, değiştirmeye çalışır. Kendi dünyasında, kendiyle ilgilidir ve daha ciddi dertler edinir kendisine. Daha güzel şeyler peşinde koşar. Güzel şey...

Gençleri Rahat Bırakın Temalı Bir Yazı

     Yine ülkenin gençlerine yükleniyorlar her zamanki gibi... 4 üniversite mezunundan 1 i işsizmiş. Neymiş efendim iş çokmuş ama gençler iş beğenmiyormuş. Bu kadar olmaz, vallahi şiştik. Arkadaşım sizin bu bahsettiğiniz üniversite mezunu gençler, iş beğenmiyor değil kendi alanlarında çalışmak istiyorlar ilk olarak. Siz ne yaptınız? Bir sürü üniversite ve kontenjan açtınız. Dediniz mi peki bu insanlar mezun olunca ne yapacak; çalışma alanı yarattınız mı? Hayır. Tabii ki bu gençler eğitim aldıkları alanda çalışmak isteyeceklerdi kendi ilgilerine göre bir iş yapmak isteyeceklerdi; bunda şaşıracak ne var? Bir de neymiş, asgari ücreti beğenmiyorlarmış gençler. Peki şunu bir düşünün; o nesil "okuyun meslek sahibi olun, iyi bir hayatınız olsun" laflarıyla büyütüldüler ve eğitime o kadar maddi manevi emek verdiler aileleriyle birlikte; böyle bir genç gidip vasıfsız okumamış elemanlar gibi asgari ücretle çalışmak ister mi? Tüm suçu gençlere yıkmaktansa, biraz da sistemin hataları...

İlber Ortaylı - Bir Ömür Nasıl Yaşanır

”İnsanın derinliğini gözleri ele verir.”

Ütopik

     Üniversiteyi bitirip işe girme telaşındaki gençlerimiz; işe girdiğinizde de birçok konuda hayal kırıklığına uğrayacaksınız benden söylemesi. Canım ülkemde adaletsizlikler bitmiyor çünkü. Diyeceksiniz ki nasıl? Bizim ülkemizde, çalışkan, dürüst, sadece kendi işine bakan insanlar kıymet görmüyor iş ortamında. Hele bir de kendi prensipleriniz kendi doğrularınız varsa; bu benim çizgim derseniz; ben bunu yapmam bu bana göre yanlış derseniz geçmiş olsun. Sistem sizi anarşist ve tehlikeli görüyor. Adalet peşinde olmanı zaten istemiyor. Anlayacağınız doğruyu söyleyen iş yaşamında da dokuz köyden kovuluyor. Çalışkan olma kardeşim boşver ne uğraşacaksın; dalkavuk ol, yalaka ol, evet efendim sepet efendim de; başlarına taç ediyorlar seni. Hiç bir şey yapmasan da azıcık bir şey yapsan da önemli değil; önemli olan tek şey reklam. Öyleymiş yani... Çok karakter sahibi, çok iyi niyetli, işini çok iyi yapan insanlar; herşeye boyun eğen bazı koyunlar sebebiyle gölgede kalıyor. İnanmıy...

*

"Öldüğünüzde, ölü olduğunuzu bilmezsiniz; bu sadece başkaları için zordur. Aynı şey salak olduğunuzda da geçerlidir."

İlber Ortaylı- Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

“Herkes kendi talihinin mimarıdır.”

güvenmek ya da güvenmemek

Sizi en çok en yakınlarınız üzebilir. Çünkü en çok onlar tanır sizi, en iyi onlar bilir yaralarınızı. Güvenmek en büyük kumar hayatta. Bir şeyler yaşarsınız, kazık yersiniz, kimseye güvenmezsiniz. Sonra biri gelir girer hayatınıza, ona güvenir içinizi açarsınız. İşte kumar. İçini yakmak da, seni mutlu etmek de, canını yakmak da, derdine ortak olmak da onun elinde, onun seçimi. Dilden zehir damlayabiliyor. Ama herhalde  biz yanlış kişilere güveniyoruz. Aslında kendi canımızı kendimiz yakıyoruz.

-Müzik-

     Dünya'da müzik denen şey olmasaydı yanmıştık bence! Mutluyken de mutsuzken de; canın sıkkınken de neşeliyken de en iyi ilaç müzik. Ben mesela müziksiz yaşayamam gibi geliyor. İnsanı deşarj eder; mutsuzsan derdine ortak olur; neler yapar neleerr... Bazen bir şarkı bir türkü insana neler hissettirir. Sesim fena değildir; bir derdim olsun hemen yakarım bir türkü. Ya da ben mesela dans etmeyi çok severim. Müzik olmasa dans olabilir miydi? Müzik ne kadar da önemli bir parçası hayatımızın. Hayatın böyle bazı detayları var ki, muhteşemler gerçekten. Onlar olmasa hayat çok daha sıkıcı ve sıradan olurdu. Duygularımızı paylaşabilmemizin ve hatta o duyguları yaşayabilmemizin çok güzel yollarından biri müzik dinlemektir, şarkı söylemektir. Bir melodi, bir cümle insana neler neler hissettirir... Zaten hissetmesek insan olur muyduk?...

-Yavan Kitap-

     Kitap okumayı çok seven biriyimdir. Sürekli yanımda okumakta olduğum bir kitabım, hali hazırda okunmayı bekleyen kitaplarım vardır ve hatta uzun yıllardır kitap kurdu olarak görülebilecek kadar kaliteli şekilde okumaktayım. Şimdi diyorsunuz ki "Muhabbet nereye bağlanacak?" :) Bağlıyorum. Bu kadar kitap okuduktan sonra kitaplar hakkında da çok fazla yorum yapabiliyor oluyorsunuz. Bazı kitaplar öyle akıcı ilerliyor ki bir kaç saat içinde bitiriyorsunuz resmen, soluksuz okuyorsunuz. Hayran kalıyorsunuz. Bugün yaşadığım durum ise tam tersi. Bugün derken bir haftadır. Bir haftadır elimde sürünen bir kitap var. Ben de onunla birlikte sürünüyorum tabii. Aman yarabbi; zorluyorum ama ilerlemiyor. Hemen sıkılıyorum. Bir kitap bu kadar mı sıkıcı ve yavan olur... Şimdi "kitapları çok seven biri olarak "yavan kitap" demen hoş mu Enise" diyeceksiniz? Bence de değil; her kitaptan bir şey öğrenilir illa ki orası ayrı ama bir insan bir kitabı okurken bu kadar mı sıkıl...

*

Akıl kadına ayrı bir cazibe, ayrı bir güzellik verir.

*

     Kendimle ilgili büyük sorunlarım olsa bile ben hep kendim oldum.

Derrida der ki:

"Gerçeklik, yanılsama olduğu unutulan yanılsamadır."

*

”Para bir baston gibidir, insanın dik durmasını sağlar.”

Aslı Erdoğan - Kırmızı Pelerinli Kent

“Kendini sevmeyi öğren çünkü başka kimse seni sevmeyecek.”

Virginia Woolf- A Room of One's Own

"A woman must have money and a room of her own if she is to write fiction."

Yoruluyoruz Ey Hayat!

     İnsan gerçekten yoruluyor. Hayatta problem, dert, tasa bitmiyor. Bir sorunu atlatsanız yenisi başlıyor. Hatta bazen birini atlatmadan diğeri başlıyor. Yaşamınızda bir şeyler yine hiç beklemezken patlak veriyor. Bazen hiçbir şey düzelmeyecek gibi geliyor, insan boşa çabalıyormuş gibi hissediyor. Yoruluyoruz, yoruyor bu hayat. Ama bazen de durup düşününce, "hayat herhalde böyle bir şey" diyorum. "Herhalde herkesin durumu aynı"... Diğer türlüsü çok sıkıcı olurdu zaten, tekdüze ve amaçsız geçerdi günler. Hem öyle olsa neyle oyalanacaktık ki "yalan dünyada" :) Fakat; Yoruluyoruz Ey Hayat! Sen yine de ara sıra bizi de gör (:

*

Resim

*

Resim

*

Resim

*

"You cannot find peace by avoiding life." [Virginia Woolf]

Hayaller-Hayatlar

     Anlamlandıramadığım durumlardan biri de ülkemizdeki kültürel ve sosyal faaliyetlerin dar bir alanla kısıtlı kalması ve geliri ciddi anlamda iyi olmayan insanların bütçelerine göre ciddi anlamda pahalı olması. Bu bizim gelişmişlik seviyemizin düşüklüğünü de gösteriyor bence. Ben bunu sorgulamadan duramıyorum. Biz şimdi vatandaş olarak sadece işimize gidip gelelim ve temel ihtiyaçlarımızı karşılayalım yeterli mi görelim; halimize şükür mü edelim? Ama ben dünyaya bunun için mi geldim? Kültürel sosyal doğru düzgün hiçbir faaliyete erişemeden ot gibi sıradan standart bir hayat yaşamak zorunda mıyım ben? Neden ben etkinliklere katılamayayım; neden benim gibi orta direk denebilecek maddi durumda ya da işçi sınıfındaki insanlar katılamasınlar? Belli şeylerin lüks olarak nitelenmesi ne kadar acınacak bir durum... Zorunlu ihtiyaçlarını rahatça karşılayabilecek gelire sahip insan şanslı insan olarak mı görülmeli? İnsanca yaşamak bu mudur? Bir tatile gitmek, bir konsere veya tiy...

-Mutsuz Büyüyen Çocuklar-

     Bizim toplumumuz insanları hep evlilikleri sürsün şeklinde yönlendiriyor. Acaba iyi mi yapıyorlar? Şimdi düşünün bir; iki insan anlaşamıyorsa, zorla devam ettirme çabası zarar vermek değil midir bir yerden sonra? Olan çocuklara oluyor, ben öyle düşünüyorum. Mutsuz evde büyümek, yaşamak, o gerginlikle boğuşmak çok zor bir durum. Buna alışmak zorunda olmak daha da vahim. Evli çift açısından da zor. Düşünsenize iki kişiden en az biri diğerinin sevmediği beğenmediği yönlerine sürekli tahammül etmek zorunda. Hele ikisi de birbirine karşı tepkiliyse o zaman durum daha da berbat. Çocuklar açısından da, gerginliklerle tartışmalarla kavgalarla sürekli boğuşmak hayatları boyunca kalıcı hasar bırakan bir durum. Bence insanlar bir evin içinde mutlu değillerse ve ayrılığı düşünecek raddeye gelmişlerse, onlara "ayrılmayın" demek o çiftin de çocuklarının da zararına olabilir. Bence toplumumuz bir çok konuda olduğu gibi bu konuya da tek bir yönden bakıyor ve mutsuz büyüyen çocukları...

Sait Faik der ki:

‘Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey.’

George Orwell der ki:

“Belki de insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu.”

*

"I prefer loneliness over fake company."

Bazı Dostluklar Üzerine

     Bazı dostluklardaki samimiyet hiçbir şeyde yok. Araya ne kadar mesafe ya da zaman girerse girsin, telefon ettiğiniz ve açıldığı anda aynı samimiyet ve içtenlikle karşılanıp rahatça her şeyini güven duygusuyla paylaşabilmek o kadar güzel ki... Karşındakini çok iyi tanımak ve sana karşı tamamen iyi niyetle yaklaştığından ve senin iyiliğini istediğinden emin olmak çok ayrı bir duygu. Kimseye rahatça açamadığın duygularını ve/veya düşüncelerini yanlış anlaşılmayacağını bilerek anlatmak ve dertleşmek gibisi yok. Hayatınızda böyle insanlar varsa eğer önerim: kıymetlerini bilin, verdiğiniz değeri gösterin; sakın kaybetmeyin.

Can sıkıntısı

     Sebepsiz can sıkıntısı denen bir meret var, bitiriyor hayatımı ya. Hani böyle mutsuzsun, canın sıkkın ama ortada sebep yok. Hiçbir şey yapasın yok. Hiçbir şeyden zevk almıyorsun. Evde durmak da istemiyorsun, dışarı çıkmak da. Yalnız olmak da istemiyorsun, insan içine karışmak da. Sorumluluklarını yerine getiresin de gelmiyor, e zorundasın bir yerde, yapmasan da olmuyor. Hiçbir şey yapmasan da sıkılıyorsun; sevdiğin şeyleri de yapsan mutlu olmuyorsun. O kadar kötü bir ruh hali ki, ot gibi bir yaşam. Geldi mi kolay kolay gitmiyor da meret. Ben daha çare bulamadım; bilen varsa yönlendirse fena olmaz hani (: