Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

”en”sizliğim :)

     Bu büyük bir sorun mu bilmiyorum ama benim “en” lerim yok. Mesela en sevdiğin sanatçı deseler, en iyi film, en çok sevdiğin müzik türü, en sevdiğin yazar, okuduğun en güzel kitap deseler mesela; yok. Bunlardan bende çok çok var fakat “en”leri yok. Bu bir sorun mu bilmiyorum; belki de bir tür bağlanma problemi tarzı bişeydir bilmiyorum. İyi filmler deseniz bir sürü sayarım, sevdiğin yazarlar, sanatçılar veya kitaplar deseniz yine sayarım bir sürü; öneririm en kalitelisinden. Fakat bende bu “en” denen zımbırtıdan maalesef yok; ve inanın sebebini ben de bilmiyorum.

Abdurrahim Karakoç der ki:

”Ne ayağım uydu, ne kafam uydu. Belli... Ben bu çağın yabancısıyım.”

*

“Karakterinde isyankarlık vardı. Belki de zihnini çalıştıran, onu bir deha haline getiren şey ruhundaki yaratıcılık ve özgürlük tutkusuydu.” [Einstein- Bir Dehanın Yaşamından Notlar]

İnsanca Yaşayalım

     Aklım Ağva’da, maviliklerde, yeşilliklerdeyken kafamı kurcalayan bir şeyler var. Etrafında yeşilliklerle büyümüş biri olarak, şu an yaşadığımız hayatın ne kadar mekanik olduğunu düşünmem bir yana, medeniyet dediğimiz sözde gelişmişliğin de insanı doğadan nasıl kurtarıp beton yığınlarına hapsettiğini bir kere daha deneyimliyorum. Sonra da aynı düzen, bize aynı doğanın tadını çıkarabilmek için bedeller ödetiyor; kapitalizm amca sağolsun. E iyi de bu böyle nereye kadar? Yaz geliyor, insanlar tabi tatil yapmak istiyor. Değişiklik istiyor, dinlenmek istiyor, yüzmek istiyor, gezmek istiyor... Ben mesela güneşli havada kapalı alanda kalmayı hiç sevmem. Gel gelelim öyle pahalı ki her şey. Normaldeki fiyatının üstüne kat kat fazlası koyularak ücretlendirme yapılıyor. Tamam anlıyoruz sezonluk iş; ama bu kadar da pahalı olması normal mi? Benim isyanım var bu düzene... Ülkemdeki herkes rahatça ailesiyle hoşça vakit geçirebilmeli, dinlenebilmeli; bu ekonomik durumuna bağlı olmama...

Hayat Kısa

      Aslında hayattan çok inanılmaz şeyler beklemiyoruz. Bir akşam Kız Kulesi’nin karşısına oturup mütevazı şekilde balık ekmeğimizi yiyip sonrasında bir de sıcak bir çay eşliğinde iki çift muhabbet edebiliyorsak, hayatın getirdiği bütün diğer sıkıntıları -geçici olarak da olsa- bir kenara bırakabiliyoruz. Bana kalırsa her ne yapıyorsan, hakkını vererek yapacaksın. Bu bir görev de olsa, bir aktivite de olsa; hakkını vereceksin.  Sorumluluklarının üstesinden geleceksin; hobilerinden ve hayatın güzelliklerinden de sonuna kadar zevk almaya bakacaksın. Çünkü hayat kısa ve o anı bir daha yaşayamayacaksın.

- Dünya Gözüyle Ebru Gündeş -

    Yine bir etkinlik sonrası karşınızdayım efendim :) Harbiye konserlerini elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. E malum şu an yakınındayım; her zaman böyle olmayacağının bilincindeyim ve ulaşım çok büyük bir soruna dönüşmeden önce sevdiğim sanatçıların konserlerine gitmeye gayret ediyorum. Anı tadını çıkararak yaşamaktan yanayım... Neyse yine bir gün bir baktım ki Ebru Gündeş konseri var, “aman tanrım” didim, “oh my god” didim, “gitmem gerek” didim :) Ve gittim. Şimdiki nesli bilmem ama biz 90lar nesli için bence Ebru Gündeş’i canlı izlemek paha biçilemez. Benim gibi bir müzik aşığı için de zaten ezbere bildiği şarkıları çocukluktan beri dinlediği bir sanatçıyla söylemek hayal ötesi güzellikte. Sevdiğim sanatçılar o ilk sahneye çıktıklarında bana önce bir kal geliyor :) Sonra olayın gerçekliğini algılayınca normal hayata dönüyorum :) Sakin ol Enise, evet şu anda, burada, karşında :) Derken konser sonrası “vay be” diyorum “bugünleri de gördük”... Konserine gittiğiniz h...

-Ölüm-

     Yaşadığımız hayatın nasıl geçici, kafamızı taktığımız meşgul olduğumuz şeylerin ne kadar küçük ve saçma olduğunu hatırlatan en büyük unsur, ölüm...     "Her ölüm erken ölüm" derler doğrudur fakat gencecik birinin ölümü kadar tüylerimizi ne diken diken edebilir ki?      Gelecek vadeden, pırıl pırıl bakan, çalışkan bir genç... Vefatını duyup üzülmemek mümkün mü? Öğretmen öğrencisine üzülür o ayrı bir acı da; ya o genç kızın ailesinin üzüntüsü? Dünya üzerinde onların bu acısını geçirebilecek bir şey var mıdır? Dünya üzerindeki en büyük acı bence sevdiğin birini kaybetmek. Allah ailesine bolca sabır, bize de dünyadaki saçmalıkları bir kenara bırakıp henüz vakit varken sevdiklerimize değer verecek akıl versin...

Einstein der ki:

“Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca deneyip farklı bir sonuç almayı beklemektir.” “Hiç hata yapmayan kişi, yeni hiçbir şey denememiştir.” “Din olmadan bilim topal, bilim olmadan din kördür.” “Büyük ruhlar, sıklıkla küçük beyinlerin şiddetli itirazlarıyla karşılaşmıştır.” “İki şey sonsuzdur: Evren ve insanın aptallığı. Ve evreninkinden çok emin değilim.” “Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir.” “Eğer altı yaşındaki bir çocuğa anlatamıyorsanız, kendiniz de anlamamışsınızdır.” “Mantık, sizi A’dan Z’ye götürür; hayal gücü ise her yere.” “Sadece başarılı bir insan olmak yerine, değer bilen bir insan olun.” “Dünden ders çıkar, bugünü yaşa, yarın için umut besle. Önemli olan şey sorgulamayı hiç bırakmamaktır.” “Benim özel bir yeteneğim yok. Sadece tutkulu bir şekilde meraklıyım.” “Eğer dağınık bir masa, dağınık bir zihnin göstergesiyse, boş bir masa neyin göstergesidir?” “Dahilik ve aptallık arasındaki fark, dahiliğin sınırlarının oluşudur.” “Herkes bir dahidir. Ancak ...

*

””Gençlik korkaklıktır.” diye karşılık verdi doktor. “İnsana sorunları, olduğundan daha kara görünür. Ben yaşlıyım ama asla umutsuz değilim.”” [Robert Louis Stevenson - İntihar Kulübü]

*

“Aldırma, üzülme, insan olanın başına akla gelmedik iyilik de gelir, kötülük de... İnsan olanın başına her türlü alçaklık da gelir, yiğitlik de. İnsan, insandan her şeyi beklemeli...” [Yaşar Kemal, İnce Memed 3]

Marilyn Monroe der ki:

”Bırakıyorum ne isterlerse düşünsünler. Eğer benim yaptıklarımla uğraşacak kadar takıyorlarsa zaten, onlardan daha iyiyim demektir.”

Can YÜCEL der ki:

“Çünkü hayat; birinin tüm kalbiyle senin yanında olduğunu bildiğinde güzelleşiyor.”

Frida Kahlo der ki:

“Aşk açıklanabilir bir şey değildir.” “Ayaklarım, uçmak için kanatlarım varken size niye ihtiyacım olsun?” “Şu bitmek bilmeyen bir can çekişmeden ibaret olan hayatımla ilgili olarak şunu diyebilirim; ben, uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.” “Herkesin her şey üzerindeki fikirleri zamanla değişir. Hiçbir şey sabit değildir. Her şey değişir. İnatçı bir fikre sonsuza kadar tutunmak biraz dik kafalılık ve belki de naifliktir.” “Eskiden dünyadaki en tuhaf insan olduğumu düşünürdüm ama sonra düşündüm ki dünyada çok fazla insan var, bu yüzden benim gibi bazı açılardan tuhaf hisseden ve defolu olan birileri olmalı. Onu hayal edebilirdim ve aynı şekilde onun da beni hayal ettiğini. Eh, umarım oralarda bir yerdeysen ve bunu okuyorsan bil ki, evet, doğru, ben buradayım ve senin kadar tuhafım.” “Ölmesinler diye çiçekler çiziyorum.”

Yanımızda Kimler Var?

     Bu ara yaşadığım kötü bir duyguyu sizlerle paylaşabilirim. Uzun süre emek verip bitirdiğiniz, başarılı olduğunuz bir şeyden sonra sevdiğiniz insanların sizinle iyi duygularınızı paylaşmalarını bekliyorsunuz haliyle. Bu olmadığında da üzülüyorsunuz. Ben üzüldüm. Diyeceksiniz ki kimse mi tebrik etmedi; kimse mi mutluluğunu paylaşmadı.... Öyle değil. Tabi ki birçok iyi dilek aldım. Fakat içime dert ettiğim şey, benim yakın gördüğüm, o aynı şeyi yaşasa onun için çok sevinip bu sevincimi dile getireceğim bazı sevdiklerimin bir mesajı bile çok görmeleri... Anlattığımda, "kadın kadını çekemez bu hep böyledir" diyor herkes. Ama nedense ben bunu kabullenmek istemiyorum. Belki ben böyle biri olmadığım için, belki de başkasının başarısını kıskanmak saçma geldiği için, bilmiyorum. Sonuçta şunu biliyorum ki, kırgınım. Keşke böyle olmasaydı. Güzel günlerde herkes herkes adına mutlu olsaydı, olabilseydi. Demek ki bundan sonra napıyoruz? Başarılı olduğumuzda mutlu olduğumuzda yanımı...

İlber Ortaylı der ki:

"Yaşadıkları insanın yüzüne yansır. İnsanın yüzünü bir kitap gibi okuyabilirsiniz. İfadeniz bomboşsa hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür. Yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın."

Karadeniz Ereğli'de Hadise

     Şimdi tam tatil, dinlenme ve aynı zamanda gezip görüp deneyimleme vakti diyerek Karadeniz Ereğli'mizde sevgi barış dostluk kültür ve sanat festivalinin 21.sine gitmeye karar verdik ve Hadise ve Murat Boz'un sahne alacağı akşamı seçtik. Murat Boz abimiz buraların çocuğudur; hep gelir; daha önce Düzce'de de izlemiştik zaten.Benim Hadise konserine aldığım bilet sonrası Hadise ablamızın konseri ayağındaki sakatlık dolayısıyla iptal olmuştu, görüşemedik :D Feminist damarım devreye girip dedi ki Enisecim senin gibi kadın gücüne inanan Hadise ablayı sen bi yakından gör, zorla şansını. Bir saatlik bir yolumuz vardı ve sonuçta Hadise'nin sahneye çıkışına tam denk geldik. Çok konser görmüşümdür ama Hadise'ye hayran kaldım. Hatun işi biliyor. Hele Aleyna Tilki konserinden sonra ilaç gibi geldi diyebiliriz :) Seyirciyle iletişimi müthiş! O kalabalığın tamamını coşturmayı bir buçuk saat boyunca başardı ve sürdürdü. Sesi gerçekten çok kuvvetli ve hız kesmeden tüm şarkılarını...

Aleyna Baba Akçakoca'da

     Güzel bir yaz gününden merhabalar... Yoğun bir çalışma dönemini atlatıp tez savunmasını da verdikten sonra soluğu dinlenmek için memlekette ailemin yanında aldım. Bana iyi gelen bir terapi yöntemi ailemin evinde vakit geçirmek ve onlarla gezip dolaşmak. Gezmeyi seven biri olarak ve stres atmanın tam zamanı diye düşünürken baktım bizim Akçakoca'da finduk festivali başlamış ve cumartesi akşamı da Aleyna Tilki geliyormuş. E durur muyuz; aldık kardeşleri çıktık gittik Akçakoca'ya gündüzden. Zaten her yerini biliyoruz ve küçücük yer; sahilde gezdik, çarşıda dolaştık, horonlar, oyun havaları derken konser vakti geldi çattı. Güzel de bir yerimiz vardı konser alanında. Her zamanki gibi hafif gecikmeceli bir konser başlangıcı oldu tabi. Karşımızda Aleyna Baba :D Bu Aleyna iyi kız hoş kız; kendinin ve yarattığı tartışmaların da bayaa farkında fakat daha çooook deneyime ihtiyacı olduğunu düşündüm. Birçok sahne görmüş deneyimli bir izleyici olarak sesi kuvvetli olmasına rağmen b...

Cemil Meriç der ki:

“Düşman bir çevrede ister istemez kitaplara kaçıyorum. Yani düşünceye ve edebiyata hür bir tercih sonunda yönelmiyorum. Yaşamak için kendime bir dünya inşa etmek zorundayım.”

Oscar Wilde der ki:

“Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır; ama dostun başarısına sempati duyabilmek, sağlam bir karakter gerektirir.”

*

”Dört el bir olunca ne olmaz ki...” [Sabahattin Ali, Sulfata]